26. Kıyamet alametleri

Eyvah, kıyamet..!

Denizler kaynamakta, dağlar pamuk gibi atılmakta, dünya büyük zelzelelerle sarsılmakta. Yıldızlar birbirine girmiş, güneş ve ay birbirine çarpmış darmadağın. Kainat yok oluyor. Tüm insanlar panikte ve kaçacak hiçbir yer yok! Korkudan hamile kadınların bile çocuğunu düşürdüğü bir dehşet ânı. Allah intikam alırcasına tüm varlığı yok ediyor. Yeniden yaratmak ve herkese hesap sormak üzere. 
Peki neden?

Nedenini yıllar sonra öğrendim, korkumuz boşuna değilmiş.

“ Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir! Hac 22/1 ”

“ O gün yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner. Müzemmil 73/14 ”

Eyvah! Durum gerçekten bu kadar kötü mü? Hiç mi çare yok, acaba o çok şey bilen bilim de mi bir şeyler yapamaz?

Maalesef..!

Bu konuda evreni tanımaya ve yaşamı daha güvenli, daha rahat bir şekle sokmaya çalışan bilim de suskundur. Gerçi aya ayak basmış, güneşi ve gezegenlerini daha yakından tanımak için uğraşmaktadır ama, böyle bir tartışmaya nasıl girsin ki daha üzerinde çalıştığı dünyayı bile tam olarak kavrayabilmiş değildir.

Sadece, hayır sanmıyorum der zayıf bir sesle. Tanımadığı ve hakim olmadığı sonsuz bir evrenin davranışı için nasıl garanti verebilir ki? Üstelik bazen yanılıyor olsa da bilim yalan söylemeyi sevmez. O hayallerin değil, gerçeğin âşığıdır.

Ancak, belki onun da içinde gizli bir soru;
Eğer öyle olacaksa ve her şey yok olup gidecekse bütün bu çaba niye? Yoksa dinin anlattığı gibi bir lokma, bir hırka daha mı doğru?

*

Kıyametin dehşeti bir yana biz bir gün dirilecek miyiz gerçekten, hem de bir daha hiç ölmemek üzere?

Eminim ki bunun doğru olmasını ve inanabilmeyi aslında hepimiz çok isterdik. Ne var ki kimilerimiz için kıyamet peygamberlerin korkutmasından başka bir şey değildir. Kendilerini peygamber ilan eden kimi uyanıklar bazen toplumda sivrilip başa geçmek, bazen de menfaat temin etmek için uydurmaktadır. Büyük insanlık gerçeğini böyle temelsiz bir inancın üzerine kurmayı gerektirecek hiçbir ciddi neden yoktur.

Hani nerede vaat ettikleri cennet, hani korkuttukları cehennem? 

Ölüp gidenlerden geri gelen var mı?

Bir yanımızda yaşamın gerçeği, diğer yanımızda Allah adına uydurulmuş, anlamadığımız içi boş sözler yığını! Ömrümüzün büyük bir kısmı, buna inanmayı istemekle inanamamak arasında geçip gitmektedir.

Ve dinle bilim arasında gidip gelen biz insanlar, kimimiz korku içinde kimimiz umursamaz, bu korkunç günü beklemekteyizdir.

Ne zaman..?

Vakti belli değilmiş;

“ Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki, Onun ilmi ancak Rabb’imin katındadır. Onun vaktini Ondan başkası açıklayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır, ama insanların çoğu bilmezler. Araf 7/187 ”

Ama bazı alametleri varmış;

“ Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar! Muhammet 47/18”

Ve Peygamber bu alametleri bilmektedir.

*

Peygamberin haber verdiği kıyamet alametlerinden biri güneşin batıdan doğmasıdır. Var olduğundan beri doğudan doğan güneş batıdan doğar mı? Kimilerimize göre doğar, çünkü Peygamber böyle söylemiştir.

Ancak kimilerimiz için peygamberler yeteri kadar güvenilir değildir. Bu nedenle onlar bilime sorarlar. Ne var ki hele bu günlerde kopyalama ve düşünceyi okuma gibi ciddi işlerle uğraşan bilimin böyle saçma sorularla kaybedecek zamanı yoktur, cevap bile vermez.

Güneş batıdan doğar mı..?

Haz. İbrahim’in Nemrut’a, (Benim Rabb’im güneşi doğudan doğduruyor, elinden gelirse hadi sen batıdan doğdur. Bakara 2/258) dediğine bakarsanız doğmaz gibidir ama bundan emin olmalıyım.

Kuran’ı okuyorum ve güneş hakkında şöyle diyor;

“ Allah, gökleri ve yeri bir gerçek olarak yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Zümer 39/5”

“ Ne ay güneşe yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler. Hicr 36/40”

“ Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi. Buruc 14/33”

“ Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedirler. Rahman 55/5”

Sonra da güneş hakkında başka bir bilgi verir;

“ Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmüyor musun? Eğer dileseydi onu hareketsiz kılardı. Biz güneşi, ona yol gösterici kıldık. Furkan 25/45”

Güneşin ışıkları görüş ve bilgi, gölgenin karanlığı cehalettir. Güneş yaklaştıkça gölgenin kısalması, gerçeğin bilgisi arttıkça cehaletin azalması demektir. Güneş uzaklaştıkça da gölge uzar, yani bilgi azaldıkça cehaletin karanlığı çoğalır. Güneşin ışıkları ile gelen görüş ve bilgi, karanlıkta kalan cehaletin yol göstericisidir.

Kuran güneşle ifade ettiği bu gerçeğin yanına, sonra başka bir gerçeği daha getirir. Ay! Kendi ışığı olmayan ve ancak güneşten aldığını yansıtan ay. Güneş gerçeği, ay ise gerçeğin yansımasını anlatmaktadır.

Başka bir ifade ile Kuran’daki güneş sonsuz yaşamı, ay ise onun sınırlı bir yansıması olan ölümlü dünya yaşamını anlatmaktadır. Ölümlü zaman, sonsuz zamanın içindeki ölümsüzlüğe doğru yürümektedir.

Kuran aya benzettiği dünya yaşamının, güneşe benzettiği sonsuz yaşama gidişini şu ayetle anlatır.

“ Ant olsun Güneşi takip ettiğinde Ay’a. Şems 91/2”

Ve yine Kuran daha önce, “her biri kendi yörüngesinde gider” dediği ay ve güneşi, bu her iki yaşamın birleştikleri ânı anlatırken bir kere daha örnek getirir.

“ Güneşle ay bir araya getirildiği zaman! Kıyamet 75/9”

Bu güne kadar bu ayetten, bütün gezegenlerin birbirine girdiği ve var olan her şeyin paramparça dağılıp yok olduğu bir gün anlardım. Artık öyle anlamıyorum.

Benim gibi, her şeyin paramparça olacağını sanan kimseler meğer eskiden de varmış. Peygamberden hemen sonra, üstelik de Ebu Hüreyre’ye mal ederek şöyle diyorlarmış,

“ Kıyamet günü güneş ve ay ışıkları söndürülüp, birbiri içine dürülürler, sonra da cehenneme konulurlar.”

Gerçeği bilenlerden Abdullah bin Abbas bu temelsiz sözleri duyunca dayanamayıp atılır,

“ Bazı kimseler İslam dinine hurafe sokmak istiyorlar. Bunları söyleyenler, ( Allah güneşle ayı sürekli olarak sizin hizmetinize vermiştir. İbrahim 14/33) ayetini görmüyorlar mı? ” 1

Abdullah bin Abbas birbiri içine dürülmek deyimiyle, iki zamanın birbiri içinde kaybolur gibi birleştikleri bir halin anlatıldığını bilmektedir.

Gelecekte bir gün, güneş gerçekten batıdan doğacak mı..?
Hem evet, hem hayır!
Batıdan doğacak olan güneşin, bildiğimiz güneş olduğunu düşünürseniz elbette hayır!
Dini din bilimiyle açıklayamadığı için astronomiye sarılanlara, kutupların ters yüz olacağını söyleyenlere boş verin. Gökyüzündeki güneşin batıdan doğması, ya dünyanın ya da güneşin tersine dönmesi demek olur ki, bana göre böyle düşünenlerin tersi dönmüş olmalıdır. Kuran’ın şu ayetinin onları doğru yöne çevireceğini zannederim.

“ Allah’ın adetinde herhangi bir değişiklik bulamazsın. Mülk 67/3”

Peki güneş batıdan nasıl doğacak?

Yoksa batıdan doğan güneş bilimsel gerçeği, batı da Haz. İsa’ya iman eden batı dünyasını mı anlatıyor? Öyle ya, hayat bilim ve teknoloji doğuda başlamıştı, şimdi batıda devam ediyor. Dünyanın gerçeğini anlamak için şimdi en çok onlar çalışıyorlar. Sakın kıyamet denen felaket batılıların bu işleri ile yaklaşıyor olmasın?

Bu çalışmayı bitirdikten iki yıl kadar sonraydı, Hulki Cevizoğlu’nun yönettiği bir tartışma programını izliyordum. Önemli konuklar vardı. Bir ara bir telefon, dışarıdan bir konuk. Diyordu ki;

- Sakın batıdan doğacak bu güneş, bilim ve teknoloji olmasın?

Birden sıçradım, bravo! Demek ki benim gibi düşünen başkaları da varmış ve program şimdi daha güzel olacak. 

Ancak umduğum gibi olmadı. Çok şaşırdım ama, konuşmacılar sanki duymamış gibi davrandılar. Ne kabul, ne ret, ne yorum. Önemli bir düşünce, önemli konukların arasında sessizce yok olup gitti. En azından şimdiye kadar duyduklarımızdan daha mantıklı değil miydi, neden susuyorlar?

Sakın bu kaderin esiri olan batılılara acımış olmasınlar?

Hayır, olamaz. Güneş batıdan doğmadan önce İsa yere inmiş, batılılar da Müslüman olmamış mıydı?

Konuklar haklı. Bu güneş ve batı meselesi biraz karışık gibi.

*

Yeri gelmişken, mucizeler bahsinde yakınlaşamadığım bir hadisi şimdi yorumlamak isterim. Bir hadiste, Peygamberin gökyüzündeki ayı ikiye ayırdığı, bunun çevresinde bulunanlar tarafından da görüldüğü anlatılır. 2

Gerçekte olay bu kadar karmaşık değildi. Peygamber bir gece çevresinde bulunanlara zamanın gelecekteki halini anlatmakta, “ Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. Kamer 54/1” ayetinin tefsirini yapmaktadır. O kadar güzel anlatır ki, dinleyenler ay ile temsil edilen geçici dünya hâlinin bozulup parçalandığını ve ay takvimiyle takip ettikleri zamanın geleceğini görür gibi olurlar. Gördükleri, aynı zamanın iki farklı hâlidir. Fakat anlatabilecekleri insan sayısı o kadar azdır ki!

*

Son Peygamberin haber verdiği kıyamet alametlerinden bir diğeri zamanın hızlanmasıdır.

“ Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi kısa olur.” 3

Yüzyılımızın en önemli bilim adamlarından Albert Einstein varken bu konuda yorum yapmak gereksizdir. Özellikle büyük şehirlerde ve bin bir telaş içinde yaşayan insanların bunu daha kolay anlayacaklarını sanırım.

*

Peygamberin haber verdiği kıyamet alametlerden bir başkası, toplumsal refahın yaygınlaşmasıdır. Şöyle diyordu,

“ Dostlarım! Zekat ve sadaka veriniz. Fakir ve muhtaç düşmüş insanlara yardım etmeye çalışınız. Zira malın çoğaldığı öyle bir zaman gelir ki, kişi sadakası elinde kapı kapı dolaşır da onu kabul edecek tek bir insan bile bulamaz. Hiç kimsenin hiçbir ihtiyacının kalmadığı bu bolluk günleri gelmedikçe de kıyamet kopmaz! Kardeşlerim! Şu halde, bir hurmanın yarısı ile bile olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz. Bunu da bulamayan, güler yüzle, güzel sözle korunsun.” 4

Peygamberin tarif ettiği bu durumun yavaş yavaş yaklaştığını siz de hissediyor musunuz? İnsanlık için çalışan ve üreten bilim, çevre kirliliği ve nüfus artışı gibi bazı endişelere rağmen bunu gerçekleştirecek gibi görünüyor.

Aynı sözleri, Peygamberden bin yıl sonra yaşamış ünlü Fransız kahin Nostradamus’un da söylediğini biliyor muydunuz? Nostradamus bir kehaneti değil, her şeyin bollaşacağını anlatan eski bir bilgiyi anlatmaktadır.

“Güneş artık ışık vermeyince,
Gün ortası bir canavar belirecek.
Bu değişik şekillerde yorumlanacak,
Altını umursamıyor, hiçbir şey pahalı değil onun için.” 5

Öyle anlaşılıyor ki, doğudan gelen güneşin bir gün batacağını ve yerine batıdan yeni bir güneş doğacağını Nostradamus da bilmektedir.

Kehanetleriyle tanınan Nostradamus gerçekte bir doktordu. Yani bir bilim adamı. Buna rağmen, bunu gerçekleştirecek olan bilimi niçin bir canavar olarak tanımlıyor? Bunun nedenlerini Deccal söyleyecek.

*

Son Peygamberin bildirdiği kıyamet alametlerinden biri de emanetin kaybolmasıdır. Şöyle diyordu;

“ Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin. Emanet nasıl kaybolur diye sordular. İşler ehil olmayanlara teslim edilince, diye cevapladı.” 6

Bu ifadeyi anlamak güçtür. Madem ki kıyamete yakın herkesin her ihtiyacının karşılandığı bir bolluk yaşanacaktır, insanlığın ve bilimin bu gelişmesi işinde ustalaşmış insanların görevlendirilmesiyle olacak değil midir? İş ehlinin elindeyken her şey niye karmakarışık olacak olsun? Nedir bu kaybedilecek olan emanet?

Peygamber sırrının sahibi olarak tanınan Haz. Huzeyfe bu emanetin ne olduğunu şu cümlelerle açıklıyor;

“ Allah’ın Peygamberi bana iki şey haber verdi. Bunlardan birini gördüm, diğerini bekliyorum. Peygamber bana demişti ki, - Emanet insan kalbindeki bir ince iyilik duygusudur ki, iyi insanlar bunu önce gönüllerinde hissederler. Bu duygu belki küçük bir şeydir ama, onlar kitaplardan ve peygamberlerden öğrendikleri ile bu duygularını besleyip büyütürler. Kıyamete doğru ise, Allah bu duyguyu insanların kalbinden yavaş yavaş silip kaldırır. Öyle bir zaman gelir ki, artık insanlar arasında Allah hatırlanmaz, adı anılmaz olur.” 7

Öyle anlaşılıyor ki kaybedeceğimiz emanet, din dediğimiz Allah inancıdır. Onu bizden geri alacak olan da Allah yine kendisidir ve dünya işlerini dinle ilgisi olmayan birine verecektir. O kimdir acaba?

Burada durmak ve tekrar güneşe dönmek isterim...

Güneşin ne zaman batacağını hâlâ bilmiyorum ama, artık nasıl batacağını biliyorum.

Güneşin battığı yer, insanlığın Allah’ı terk ettiği bir yerdir. 

Televizyondaki konukların niçin sustuklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Bunu kabul etmek, batıdaki toplumları imansızlıkla itham etmek olurdu. Çünkü güneşin batıp inancın gereksiz kaldığı yer, bir mekan değil bir zamandı ve ne zaman batacağını kimse bilemez.

*

Son Peygamberin kıyamet alâmetlerini bildirdiği konuşmalarından bir başkası da şuydu;

“ Ne zaman kim oldukları belirsiz deve çobanları yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarışırlarsa, ve ne zaman satılmış cariye sahibini doğurursa, kıyamet alâmetleri görülmüş olur.” 8

Kimileri satılmış cariyenin neyi doğurduğunu pek anlamadılar ama, yüksek apartmanları görünce hemen haykırdılar, tamam kıyamet geldi! Çobanların, toplumdan sorumlu olan din ve bilim adamları, yüksek binaların da toplumları yönlendiren yönetim biçimleri olduğunu hiç anlamadılar.

Satılmış cariye ise sahibi Allah olan insandı. Allah, varlığı ve hayatı karşılığında onun kulluğunu satın almıştı. Tıpkı Kuran’ın söylediği gibi,

“Allah müminlerin mallarını ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Tövbe 9/111”

Peki, insan sahibini nasıl doğurur?

Af edersiniz, galiba sözü fazla uzattım. Sanırım Tevrat’taki Haz. Eyüp’e kulak verseydim bu kadar yorulmamıza gerek kalmayacaktı.

“ Demir topraktan alınır, ve bakır taştan eritilir. İnsan karanlığa son veriyor, koyu karanlığın ve ölüm gölgesinin taşlarını, son sınırına kadar araştırıyor. Eyüb 28/3”

***

Dip not Eser Yazar Yayınevi / Baskı yılı Cilt Sayfa
1 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 9 14
2 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 9 319
3 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 12 307
4 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1982 5 147
5 Nostradamus Peter Lemesurıer Say / 1997 Tek kitap 274
6 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1982 1 68
7 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 12 198
8 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1982 1 58

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder