24. Gökyüzünde İsa ile

- Yani, Haz. İsa bir gün yeniden dirilip dünyaya inmeyecek mi?

- Hayır!

Dede ne düşünüyor bilmiyorum ama, Hikmet ağabey bu soruma hayır dediği gün hem şaşırmış, hem de gizliden memnun olmuştum. Zaten inanmakta güçlük çekiyordum, hiç olacak şey mi? Hadi kıyamet günü herkesle birlikte neyse ama, peygamber de olsa ölen bir insanın gökyüzünde bir yerlerde dirilip dünyaya ineceğini aklım almıyordu. Sormaya devam ettim;

- İyi de bazı hadisler Haz. İsa’nın Müslüman olarak gökyüzünden yeryüzüne ineceğini, bütün kötülükleri kaldıracağını ve herkesin Müslüman olacağını anlatmıyor mu? (1) Hâttâ yanlış hatırlamıyorsam hadisin sonunda şöyle deniyordu; Güvenilir bir çok sahabeden nakil edildiği için, her müminin yoruma bile ihtiyaç duymaksızın bu habere inanması lazımdır.

- Hadisler bazı kere yanlış anlatılıyor, bazı kere de yanlış anlaşılıyor. Kuran’ın açıklama yaptığı konularda, hadislere itibar etmek yanlış olur. Şu ayetlere bir baksana,

“ Her benlik ölümü tadacaktır. Al-i İmran 3/185”

“ Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Enbiya 21/34”

“ Allah şunu da sordu, Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, Allah’ın yanı sıra beni ve annemi de birer tanrı edinin diye sen mi söyledin? İsa dedi, Hâşâ! Gerçek olmayan bir şeyi söylemek benim haddime mi düşmüş? Ancak hepimizin Rabbi olan Allah’a kulluk etmelerini söyledim. İçlerinde olduğum sürece de üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince, yalnız sen tanık oldun. Maide 5/117”

Tam konuşurken ne oldu hatırlamıyorum. İçeri biri mi girdi, yoksa Hikmet ağabeye telefon mu geldi, ama sohbet kesildi. Sonraki günlerde işimin telaşı arttı ve kendisini eskisi kadar sık göremez oldum. Haz. İsa’yı ise uzun bir süre unuttum.

Bu konuşmadan üç beş ay kadar sonra olsa gerek, Dedeyle birlikte Ahmet amcayı ziyarete gitmiştik. Ahmet amca dönüşümüze yakın, “Sadıkların Müşküllerinin Anahtarı” isimli küçük bir kitap hediye etti. Vaktiyle eline geçen el yazması bir nüshadan kendisinin çevirdiği küçücük bir kitap.

O gece ilk işim kitabı okumak oldu. Hikmet ağabey haklıydı ve yarım kalan sohbetin devamını, Ahmet amcanın çevirisini yaptığı Selim Divane çok güzel anlatıyordu.

“ Mehdi ile anlatılmak istenen aydınlanmak ve gerçeği bulmaktır. İsa ile anlatılmak istenense, ruhun benlikten kurtulup kutsal ruha dönüşmesidir. Yani, kişisel arzu ve ihtiraslarla lekelenmiş olan insanın, bu kötü huylarından vazgeçip halkın sevdiği temiz bir kimlik edinmesidir.

Bu nedenle, kötü huylarını terk etmeyen bir insanın Hakka ve hakikate ulaştığını zannetmesi sadece bir hayaldir. Kim halkın sevmediği kötü huylarını düzeltir, kendi varlığında görünen her suret ve sıfatı Hakka verirse, o kimse işte o zaman yok olur. İşte o zaman o kimsedeki suret ve sıfatlar, Hakkın zâtı ve sıfatları olur.
Hakka ulaşmaktan maksat Hakkı bilmek değildir. Hakkı bilmek belki de odur ki, her şeyi Hak bilip, her insanın ve her nesnenin hakkını verebilmektir. Elinden, dilinden ve gözünden halkın emniyette olmasıdır. Bu da ancak, kalbin temizlenmesi ve benliğin terbiye edilmesi ile mümkündür.

Kalbin temizlenmesi ; (Allah nuru ile dilediğine hidayet eder. 24/35) ayeti gereğince Hakkın, hakka ve gerçeğe yönelen kimsenin anlayışını açmasıdır. Bu anlayış nurdur. Hakları sahiplerine teslim etmedikçe ve her baktığı yüzde Hakkın yüzünü görmedikçe kimseye nur gelmez. Bu nur gelmedikçe de, hiç kimse doğru yolu bulamaz ve Hakka ulaşamaz.

Haz. İsa’nın gökten inmesi ve mehdinin çıkması demek, kişinin kendi kendini tanıması demektir. Allah bir kuluna hidayet ettiğinde, o kula kendi ayıp ve kusurları belli olur. O zaman fark eder ki, kendini dindar hattâ âlim zannediyor olsa bile henüz kalbini temizlememiş, kötü huylarından vazgeçmemiştir. Görür ki, nefsin gururuna aldanmakta, köpeklik sıfatı ile halkın gönlünü yıkmakta, tilkilik sıfatı ile de insanlara hilekarlık yapmaktadır. Meğer buldum sandığı gerçek bir serap, mehdî sandığı anlayışı bir deccal’miş. İşte o zaman ah ederek erenlerden yardım istemeye başlar. Allah dostları, bu talep üzerine kendilerini gizlemezler. Ona inancın gerçeğini gösterip Hak yoluna koyarlar. Bu suretle o kimsenin halka olan muhabbeti gittikçe artar. Eksikliği kendinde, mükemmelliği halkta görmeye başlar. Halk tarafından sevildiği içindir ki, Hak tarafından da sevilir ve Allah dostlarından olur.
İşte böylece o kimsede gerçek mehdî zuhur etmiş ve Muhammedî anlayışa tabi olmuş olur. Ruhun kutsallığa ulaşıp hidayete erdiği bu anda, anlayışın gökyüzü kadar uzaklarına çekilen Haz. İsa kalbe iner ve deccal’i mızrak ile vurup öldürür. Öldürür çünkü, insanı kendi nefsi aldatmıştı. Burada deccal ile anlatılan nefis, mızraktan murat nefsi muhasebedir.” 2

Bu nefis çeviriden sonra Ebu Hüreyre’nin anlattığı ve yıllardır hiç anlamadığım bir hadisi hatırlamamak mümkün mü?

“ Peygamber buyurdu ki, - Vallahi, Meryem oğlunun hac yapmak için geldiği Kabe yolunda, geldim ya Rabbî! diye seslendiğini duyar gibiyim. Bakalım gökten inip de, O da sizin imamınıza tabi olduğu zamanda hangi halde olursunuz?” 3

Allah Ahmet amcadan ve Hikmet ağabeyden razı olsun. Ancak Selim Divaneyi okuduktan sonra anlayabildim ki, Peygamber Meryem oğlu tabiri ile gökyüzünden inecek mucizevi bir şahsı değil, herkesin insanlık değerlerini rehber/imam edineceği evrensel din anlayışını kast etmektedir.

Bu yorumu beğenmeyenlere sormak isterim,
Siz de kafirlerin istediği gibi, mutlaka gökyüzünden bir mucize indirilmesini mi istiyorsunuz? Yoksa Allah’ın bu hidayeti sadece Haz. İsa ile sınırlı tutmayıp tüm insanlığa dağıtacak olması sizi sevindirmedi mi?

Öyle zannediyorum ki bütün bunları bilen bazıları Muhammedî şeriat denilen bu kutsal anlayışa yapışmış, İsa’nın ruhunun insanlıkta dirileceği bir vakti beklemektedirler. Haz. İsa’nın Haz. Muhammet’le aynı inancı dile getirdiğinin anlaşıldığı ve dinler arasındaki farklılığın yok olduğu bir vakti!
*

Gariptir ama, bunu bekleyenlerin arasında bir de Hıristiyan olduğunu biliyor muydunuz? Söz ettiğim ünlü Fransız kahin Nostradamus’dur ve beklenen bu gelişmeyi şu mısralarla anlatır;

“ Eski Romalı yöntemiyle kutsanmış kiliseleri
Reddedecekler ta temellerinden,
Pek çok eski aziz hikayesinin aksine
Temel ilkelerini bayrak yapacaklar.” 4

Bu sözler 1550 yıllarında söylenmişti. Bana öyle geliyor ki, bu reddediş ve gerçeğe dönüş çoktan başlamıştır bile!

Hayır hayır, sakın yanlış anlaşılmasın! Anlatmak istediğim bazı tanınmış Hıristiyanların yaptığı ve Müslümanların da büyük bir bencillikle alkışladıkları gibi sakala, sarığa ve cübbeye dönüş değildi. Ben gerçeğe dönüşten söz ediyorum. Sakın gıpta ile seyrettiğimiz ileri uygarlıklardaki başarının sırrı bu gerçeğe dönüş olmasın?

Nostradamus’u yorumlamaya çalışanlar, İslam’ın Avrupa’yı işgalini hiç anlamamış görünüyorlar.
*

Sahi, az kaldı unutuyordum. Bir çok kimse tarafından yanlış anlaşılan “ Biz İsa’yı öldürdük dediler. Oysaki onu öldürmediler, kesinlikle öldürmediler. Tam aksine Allah onu kendisine yükseltti. Nisa 4/157” ayetini Kuran yine kendisi tefsir eder,

“Allah yolunda öldürülmüş olanları öldüler zannetmeyin. Hayır, onlar diridirler ve Rablerinin katında yaşarlar. Al-i İmran 3/169”

İki milyar Hıristiyan’ın kalbinde yaşattığı Haz. İsa’nın nereye yükseltildiğini ve nerede yaşadığını şimdi anladınız mı?

Sizi bilmem ama, Mehdinin çıkacağına ve Haz. İsa’nın bir gün dirilip ineceğine artık ben de inanıyorum.

***

Dip not Eser Yazar Yayınevi / Baskı yılı Cilt Sayfa
1 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1982 6 532
2 Selim Divane / Miftah-ı müşkülat A.Sadık Yivlik Kitsan / 1998 Tek kitap 66
3 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 9 182
4 Nostradamus Peter Lemesurıer Say / 1997 Tek kitap 263

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder