Peygamber Kutsal kitap Kuran’ı Cebrail’in getirdiğini bildirmekte ve onun kanatlarından söz etmektedir. Bir hadiste şöyle deniyor,
“ Peygamber Cebrail’i altı yüz kanatlı olarak gördü.” 1
Nedenini bilmesek de, meleklerin genellikle kanatlı olarak hayal edilip anlatıldığını hepimiz biliriz. Fakat niçin on, yüz, veya bin değil de altı yüz? Yoksa bir çokluk ve büyüklük ifade etmek üzere mi veriliyor? Olabilir. Ancak yine de Peygamberin Cebrail’in kollarından değil de kanatlarından söz etmesinin ve altı yüz olarak bildirmesinin bir anlamı olsa gerek. Nedir bu anlam?
Altı yüz, yani altı adet yüz. Ve önce altı! Altı sayısının dinler tarihinde özel bir yeri olduğunu biliyor ve bu konuda bilgi almak üzere şimdi Tevrat’ı okuyorum.
“Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Yer, ıssız boş ve karanlıktı Allah’ın ruhu suların üstünde hareket ediyordu.
Ve Allah; ışık olsun dedi, ve ışık oldu. Allah ışığın iyi olduğunu görüp karanlıktan ayırdı ve ışığa gündüz, karanlığa gece dedi. Birinci gün.
Ve Allah ; suların ortasında kubbe olsun, suları sulardan ayırsın dedi. Ve kubbeyi yapıp adına gök dedi. İkinci gün.
Ve Allah ; suların ortasında kubbe olsun, suları sulardan ayırsın dedi. Ve kubbeyi yapıp adına gök dedi. İkinci gün.
Ve Allah, sular bir yere biriksin, kuru toprak görünsün dedi. Toprağa yer, biriken sulara deniz dedi. Ve yerin, ot ve çeşit çeşit meyve veren ağaçlar bitirmesini diledi ve öyle oldu. Üçüncü gün.
Ve Allah dedi : Gündüzü geceden ayırmak için gök kubbede ışıklar olsun. Alametler için,vakitler için, günler ve seneler için. Ve Allah iki büyük ışık yaptı. Daha büyük olanla gündüze, daha küçük olanla geceye hükmetmek için. Ve yıldızları da yaptı. Dördüncü gün.
Ve Allah, sularda canlı mahluk sürüleri dolaşsın, gök kubbede kuşlar uçuşsun istedi ve öyle oldu. Beşinci gün.
Ve Allah yerin,cinslerine göre sürünenleri ve diğer hayvanları çıkarmasını dileyip; Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım, denizdeki balıklara, gökyüzünde kuşlara ve yeryüzündeki her şeye hakim olsun, dedi. Ve Allah insanı, erkek ve dişi olarak kendi suretinde yarattı. Altıncı gün. Tekvin 1/ 1-31”
Ve Allah dedi : Gündüzü geceden ayırmak için gök kubbede ışıklar olsun. Alametler için,vakitler için, günler ve seneler için. Ve Allah iki büyük ışık yaptı. Daha büyük olanla gündüze, daha küçük olanla geceye hükmetmek için. Ve yıldızları da yaptı. Dördüncü gün.
Ve Allah, sularda canlı mahluk sürüleri dolaşsın, gök kubbede kuşlar uçuşsun istedi ve öyle oldu. Beşinci gün.
Ve Allah yerin,cinslerine göre sürünenleri ve diğer hayvanları çıkarmasını dileyip; Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım, denizdeki balıklara, gökyüzünde kuşlara ve yeryüzündeki her şeye hakim olsun, dedi. Ve Allah insanı, erkek ve dişi olarak kendi suretinde yarattı. Altıncı gün. Tekvin 1/ 1-31”
İslam’ın Allah’ın âlemi altı günde yarattığı konusunda diğer inanışlarla ayrılığı yoktur ve bu bilgi Kuran’da şu ayetlerle verilir.
“Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü gece ile bürüyen , güneşi ayı ve yıldızları buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah’tır. Bilin ki, yaratma da emir de Onun hakkıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah yücedir. Araf 7/54 ”
“Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü gece ile bürüyen , güneşi ayı ve yıldızları buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah’tır. Bilin ki, yaratma da emir de Onun hakkıdır. Âlemlerin Rabbi olan Allah yücedir. Araf 7/54 ”
Altı güne evet ama, Son Peygamber yedinci gün konusunda Yahudi ve Hıristiyanlarla aynı görüşte değildir. Her ne kadar Allah Tevrat’ta insanı kendi suretinde yarattığını beyan etmekte ve Peygamber bunu bilmekte ise de, Allah’ın insan bedeni suretinde tasavvur edilmesinin ve yorgunluk izafe edilmesinin doğru olmadığını düşünmektedir.
“ O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Öyleyse Ona ibadet et ve bu ibadette sabırlı ol. Hiç Ona benzeyen bir şey bilir misin? Meryem 19/65”
“Ant olsun ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık ve bir yorgunluk da duymadık. Kaf 50/38”
Tevrat yorulduğunu söylüyor Kuran yorulmadığını, gariplik nerede?
Sakın bu yorgunluk İsrail oğullarının kendi yorgunluklarında saklı olmasın? Çünkü bu öylesine büyük bir yorgunluk, öylesine büyük bir acıydı ki, unutmak ve unutturmak istercesine kutsal istirahat günlerinde çalışmanın ve çalıştırmanın cezası bile ölüm olmuştu. (Sayılar 15/32)
*
Yahudi ve Hıristiyanların, yaratmaktan dolayı yorulup da istirahat ediyor zannettikleri Allah, o yedinci günde ne yapmaktadır acaba?
“ Peygamber bir gün Selman’a,
- Selman, cuma hakkında ne biliyorsun? diye sordu. Selman’ın,
- Allah ve Resulü bilir! diyerek cevap vermesi üzerine de,
- Selman, cuma hakkında ne biliyorsun? diye sordu. Selman’ın,
- Allah ve Resulü bilir! diyerek cevap vermesi üzerine de,
- İnsanoğlunun atası olan Âdem’in yaratılışı işte o gün, cuma günü akşama doğru en son mahluk olarak tamamlandı, dedi.” 2
Hıristiyanların pazar,Yahudilerin cumartesi günü kutladıkları bu yedinci gün, insanın yaratıldığı gündür ve İslam’da da bu nedenle kutsaldır. Ne var ki insan kıymetinin bilinmediği, insanın köle edilip ezildiği günleri gören peygamber, sanki bu unutkanlığı hatırlatmak istermiş gibi hem Cumartesiyi hem Pazarı reddetmiş ve insanlık için, Arapların önceden Arube dedikleri bir günü kutsal seçerek, adına da Cuma demiştir. Cuma, Arapça’da bir araya toplanmak, bütünleşmek anlamındadır.
Peygamber, bu günün önemini aslında Yahudi ve Hıristiyanların da çok iyi bildiklerini, ancak zamanla unuttuklarını anlatıyor,
“ Yeryüzüne en sonra gelen bizler, kıyamet gününde en başa geçecek olanlarız. Sebebi şu ki, Kitap bizden önce onlara verildiği halde, Allah’ın hürmeti emrettiği bu gün hakkında ihtilaf çıkardılar. Bize ise, o günün kıymetini bilmek hususunda yardım etti de, diğer insanlar böylece bizden geri kalmış oldular. Yahudilerin ibadet günü yarın, Hıristiyanların ise öbür gündür.” 3
Öyle anlaşılıyor ki bu kutsal yedinci günün anlamı her din için aynıdır. Değilse bile aynı olmalıdır. Çünkü ister cuma olsun, ister cumartesi, pazar! Allah’ın sevgiden başlamayan bir ibadete ihtiyacı var mıdır?
Altıyı arıyordum, yediyi buldum. Ancak Cebrail’in kanatlarından uzaklaşmış değilim.
Altı ve âlemin altı günde yaratılışı artık anlaşılmakta gibidir. Yani eskilerin tanımlaması ile; Su,Toprak, Hava ve Ateş, sonra da Bitkiler ve Hayvanlar!
İşte Altı! Yani varlığın ve yaratılışın ta kendisi!
*
Artık Altı hakkında bir fikrim var. Ancak hâlâ altı yüz sayısı ile anlatılmak istenen manayı yeterince anladığımı söyleyemem. Muhiddin-i Arabi insanın sırlarından söz ettiği bir eserinde şöyle der,
“ Bir, varlığın başlangıcı ve Allah’ın birliğinin ifadesidir. Her sayı onun kendi kendisine eklenmesiyle elde edilir. Yüz; Birin sürekli kendine eklenerek çoğalmasıyla elde edilen sayılar içinde en mükemmel halde olanıdır. Birden yüze kadar olan bütün sayılar ayrı ayrı ifade edildikleri halde, yüzden sonraki bütün çokluklar, yine yüz ve yüzün katları ile ifade edilen sayısal çokluklardır.
Bilmeli ki, bütün kainat dört âlem üzerinde ve 49 temel gerçek üzerinde dönmektedir. İnsan ise, bu temel gerçeklerin hepsini kendinde taşır. Böylece anlaşılır ki, kainat yaratılış yönünden 98 gerçekle kuşatılmıştır.
Bilmeli ki, bütün kainat dört âlem üzerinde ve 49 temel gerçek üzerinde dönmektedir. İnsan ise, bu temel gerçeklerin hepsini kendinde taşır. Böylece anlaşılır ki, kainat yaratılış yönünden 98 gerçekle kuşatılmıştır.
Bu noktada, insan kendi varlığında sakladığı ilahi gizlilik gerçeğiyle bu 98 gerçeğin bir üstüne çıkar. İşte bu bir fazlalık sebebi iledir ki insan Allah’ın halifesi olmayı hak etmiş ve diğer bütün varlığa baş eğdirmeyi başarabilmiştir. İnsanla birlikte gelen ilahi emir, böylelikle 99 gerçek olarak gelmiştir. Kim bunları kendinde toplarsa Cennete girmeyi hak etmiş olur.
Bu 99 gerçeğin bir fazla sahibi de yüce Zül Celaldir. Allah’ın azametli ismi, işte bu 100 gerçeğin sahibidir ve yüz, varlığın mükemmel bütünlüğünün ifadesidir.” 4
Yüz ve eksiksiz mükemmellik! Yüz sayısının ifade ettiği bu anlam için Muhiddin-i Arabi’ye güvenemiyor olabilirsiniz, Peygambere inanır mısınız? Allah’ın sonsuz rahmetini yüz sayısı ile ifade ediyor ve şöyle diyor,
“Allah, rahmetini yüz parça yaptı da, doksan dokuz parçasını kendi yanında tutup, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet iledir ki, bütün mahluklar birbirlerine acırlar. Hatta yavrusunu emzirirken dokunur korkusu ile, kısrak bile ayak tırnağını yukarı kaldırır.” 5
Allah’ın isimleri hakkında ise bakın ne diyor,
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. (ki, bir eksik olarak yüz eder!) Kim bu isimleri sayarsa cennete girer.” 6
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. (ki, bir eksik olarak yüz eder!) Kim bu isimleri sayarsa cennete girer.” 6
Neden sonsuz rahmeti yüz tane de isimlerinin sayısı bir eksik? Yoksa isimlerinin tamlığında bir eksiklik mi var?
Doksan dokuz sayısı isimlerin sayısız çokluğunu, bir ise elimizdeki doksan dokuz taşlı tespihlerin başına koyduğumuz Allah ismini anlatmaktadır. Nitekim Peygamberin, doksan dokuzu ve onu yüze tamamlayan biri çok önemsediği şu hadisten de anlaşılmaktadır.
“ Zeyd bin Sabit’in Nesai’deki rivayetine göre, Müslümanlar her namazdan sonra otuz üç kere Süphanallah, otuz üç kere Elhamdülillah ve otuz üç kere Allahüekber ile meşgul olup dururlarken, içlerinden birine rüyada, - Böyle yapacağınıza her birini yirmi beşer kere söyleyip, yirmi beş kere de La’ilahe’illallah deseniz! denmiş. Bunun kendisine bildirilmesi üzerine Peygamber, peki öyle yapınız, buyurmuşlardır.” 7
Peygamberin bu türlü bir yüze de izin vermesine rağmen, cevabının biraz buruk olduğu hissedilir. Belki de bu burukluk, dört tane yirmi beşin de yüz etmesine rağmen biri gizlemesi, doksan dokuzlu bir hesabın ise biri açık olarak ortaya koymasıdır.
Kim bilir, Müslümanların teklife değil de Peygamberin söylediğine itibar etmeleri de belki bu burukluk sebebi iledir. Artık şüphem kalmadı, bu yüz benim aradığım Yüzdür.
Altı ve yüz! Yani, yaratılış ve eksiksiz mükemmellik!
Şimdi anlıyorum. Anlıyorum ki Cebrail’in altı yüz kanadı, yaratılışın her bir gününde yüz sayısı ile ifade edilen ve eksiksiz bir mükemmellikte yaratılan, insandan gayri tüm varlığın ta kendisidir.
Şimdi anlıyorum. Anlıyorum ki Cebrail’in altı yüz kanadı, yaratılışın her bir gününde yüz sayısı ile ifade edilen ve eksiksiz bir mükemmellikte yaratılan, insandan gayri tüm varlığın ta kendisidir.
*
Kuşları kanatları uçurur ve kanatları olmayan kuşlar uçamaz. Peki insan nasıl uçacak? Mükemmel yaratıldığı söylendiği halde insanın niye kanatları yok?
Gökyüzünde uçaklara, sürekli yükselen bilimsel düşünceye bakın, anlarsınız. İnsanın kanatları aklı, Cebrail’in kanatları ise âlemdeki suretlerin görüntüleri, sesleri ve nefesleri gibidir. O görüntü ses ve nefesler ki, bakan ve dinleyen herkese bir şeyler getirmekte, bir şeyler anlatmaktadır.
Görecek bir şey olmasaydı göz ne görür, duyacak bir ses olmasaydı kulak ne duyardı?
Ey Cebrail! Allah saklanıyor, bari sen kendini göster.
***
Dip not Eser Yazar Yayınevi / Baskı yılı Cilt Sayfa
1 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 9 34
2 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1981 3 4
3 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1981 3 3
4 M. Arabi Tasavvuf Yolu Selahaddin Alpay Sümer / 1973 Tek kitap 223
5 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 12 126
6 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1982 8 191
7 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1981 2 909
***
Dip not Eser Yazar Yayınevi / Baskı yılı Cilt Sayfa
1 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 9 34
2 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1981 3 4
3 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1981 3 3
4 M. Arabi Tasavvuf Yolu Selahaddin Alpay Sümer / 1973 Tek kitap 223
5 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1981 12 126
6 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Kamil Miras Diyanet İşleri / 1982 8 191
7 Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Z.Zebidi - Ahmed Naim Diyanet İşleri / 1981 2 909
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder